4 Mart 2011 Cuma

Kader

En büyük sorudur Kader. Bizim yaptıklarımız mı kaderi oluşturur, kader mi bize yön verir? Başımıza gelenler bizim mi yoksa kaderin mi hatasıdır? Belki de bu sorunun cevabını hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağız ya da anladığımızı sanacağız.

Ben kaderi bilgisayar oyununa benzetirim. Düşünün ki elinizde çok zor bir bilgisayar oyunu var. Son derece karmaşık. Öyle göz alıcı ki gerçek gibi. Kahramanları, düşmanları, mekanlar olağanüstü. Kazandıkça güçleriniz artıyor ama oyunun sonuna varmak çok zor. Bu oyunun başlangıcı belli,gidilecek bin bir yolu belli, seçeceğiniz kahramanlar, silahlar, ilerledikçe karşınıza çıkacak engeller, ödüller ve yolun sonu belli. Bütün her şeyi biliyoruz ama ne yolları ne de gidilecek sonu değiştirebiliyoruz. Çünkü her şey ayarlanmış.Yapabileceğimiz tek şey bize sunulan bir kahramanı seçmek,farz edinki o kahramanla yenildiniz bir diğerini seçmek. Bize sunulan yollardan birine girmek ve yine yenildiğinizde bir diğerini denemek. Elimizde birçok seçenek.Peki her şey belli olduğuna göre neden sürekli oynamaya devam ederiz? Yenildikçe neden vazgeçmeyiz? Seçtiğimiz yollar, kahramanlar,düşmanlar vs. sonucu değiştirmediğine göre neden değiştirip değiştirip dururuz? Bu oyunun esprisi nedir? Ve en önemlisi oyunun güzelliğine o kadar kapılırız ki amacımızı unutup yollar içinde kayboluruz. Kahramanların becerileri, düşmanların güçleri, mekanların göz alıcılığı, kazandığımız puanlar, kaybedilenler...Bir de bakmışız saatlerce oyunu oynayıp duruyoruz. Ne bitirebiliyoruz ne başa dönebiliyoruz.

Oyunun kılavuzunda kimlerin iyi, kimlerin kötü, hangi yolların kestirme, sapa,zorlu, tuzak olduğu yazar ama nasıl ulaşılacağı yazmaz. Biz bu talimata göre hareket edersek ve doğru hamleler yaparsak-ki o doğru hamleler mutlaka defalarca hatalı hamleden sonra gelir- oyunun sonuna varırız. İşte bence kader budur. Ne yollar önemlidir ne tuzaklar,ne de kahramanlar.Sabit olan şeyler değiştirilemez. Değişen tek şey benim hamlelerimdir.

Hiç yorum yok: