30 Ekim 2022 Pazar

Kendini Bil

Bir tavşansan ama aslan olmaya çalışırsan yenilirsin!

Ömrümüz kendimizi aramakla geçer. Neden gözümüzün önünde duran şeyi görmek bu kadar zordur? İçine hapsedilmiş olduğumuz bu beden bizi yanıltıyor olabilir mi? Ruhumuz bir aslan iken bir tavşanın bedeninde zuhur etmek bizim suçumuz mu yoksa bir aslanın bedeninde olup bir tavşanın ruhunu taşımak mı bizim hatamız? Belki de... işte bu belkiler ve zanlar gözümüzün önündeki perdelerdir. Bilgisizlik, en büyük düşmanımız. 

Bundan binlerce yıl öncesinde Antik Yunan Delphi Apollon Tapınağının girişinde bulunan 'Kendini Bil' yazısı Sokretes'i Sokretes yapan düşüncedir. Sonrasında bu yazı Mevlana ile 'Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün' ve günümüze daha yakın bir zamanda da Jung tarafından ' Bir yaşamın ayrıcalığı, gerçekte olduğun kişi olmaktır' sözleriyle devam edecektir. Aklın yolu birdir elbet! Kimsin ile kim olmak istiyorsun arasındaki fark eksi ile artı kadardır. Birinde yok olursun, diğerinde ise varlık bulursun. Kimliğin ve kim olduğun sorusunun cevabı kolay olsaydı, insanlık hala arıyor olmazdı. Bir kaç seçkin hariç, belki de hiç kimse sorunun cevabını bilmiyor. Fakat nasıl olur da bilinmez bir sorunun peşinden koşturabiliriz? Bunun mantıklı bir açıklaması olabilir mi? İşleri biz mi zorlaştırıyoruz yoksa işin kendisi mi zor? Var sayalım ki cevabı bulmayı biz zorlaştırıyoruz ama neden ve nasıl? İnsan bulmak istediği şeyi saklar mı? Günümüz psikanalizinde bilinçaltının kişiye böyle durumlar yaşattığı söyleniyor. Amaç, korunmak! Neyden? Kendinden mi? Bizde olan nedir ki bundan kaçıyor, sonra da tekrar onu bulmaya çalışıyoruz? Bunu bulmak derine inmeyi gerektiriyor ve derine inebilecek kişi sayısı, işin acısından ötürü az. Kendinle yüzleşebilmek, gerçek benliğini kabul edebilmek, kendini sevebilmek bu kadar zor olmasa binlerce yıldır, basit ama bir o kadar bilgece olan bu sözler yeniden bir kavrayışla önümüze serilmezdi. 

Antik zamanda tiyatro ile sağlanan ve katarsis denen duygu sağaltımı günümüzde de psikologlar (psikanalistler) tarafından yapılmaya devam ediyor. Felsefe (metafizik), var oluşundan itibaren insanın ait olduğu yeri bulmaya çalışıyor. İlahiyat (kelam), insan ile yaratıcısının bağlantısını kurarak gerçeğe ulaşmak istiyor. İnsanın yalanlardan sıyrılması! İster kendimize söylediğimiz, isterse öğretilmiş olsun! Gerçeği bulmak bir anda olsa işin eğlencesini kaçırırdık belki kim bilir. Hayat saklambaca benziyor olamaz mı? Kimi zaman karanlıkta, kimi zaman en kuytuda, kimi zaman yanı başında olan hakikati bulup çıkarmak oyun oynamak isteyenler içindir. Yenilmeye tahammülü olmayan bir çocuktan, yenilgilerden ders çıkaracak bir yetişkinliğe geçiş hem idrak hem ortam hem de gerçekte kim olduğunla ilgilidir. Sarmal içinde sarmaldan oluşmuş perdeler. Sarmallardan teker teker kurtulmalı, kurtulmak için istemeli, isterken sabredilmeli. Tıpkı bedeninin toprağa, başta sana ait olmayan eklentilerden sıyrılıp kavuşması gibi, aklının, düşüncelerinin de arınıp sana ait olana kavuşması gerekir.

Ve bu oyun her zaman tek kişiliktir. Hakikati bulan kişiden yardım istesek ve o da yardım etmeye çalışsa bile o gerçekliği hazmedecek olan kişinin kendisidir. Tarihe baktığımızda benzer olayların tekrarlanışı, hatalardan ders alınmadığından değil, her bireyin, her toplumun, her dönemin tıpkı Sisifos'un tepeye sürüklediği kayanın tekrar tekrar en başa düşmesi gibi yapmakla yükümlü olduğu kendi arayışıdır. 'Yoksa siz sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?' ayeti mealini bu yönde neden anlamayalım? Ağızdan giren yiyecek nasıl ki mideden geçmeden bağırsağa, ince bağırsaktan kana karışamaz ve kana karışmış olan şey ile ağıza giren ilk şey aynı değildir hakikatin görülmesiyle idraki de aynı olamaz. Özümsemek kişiye hastır ve zihinde oluşan bu bilgi dile dökülmeye geldiğinde, kan olmuş yiyeceğin tekrar ağza giren ilk haline dönüşememesine benzer. Ağız dolusu farklı bir çok yiyeceğin kanda bir bütün oluşturmasını tekrar ayrıştıramazsın. Bu durumda ne, ne kadar, ne zaman yediğin önemlidir. Bilge kişiden alabileceğin tek ders yiyecek hakkındaki bilgidir. Bilinç bununla başlar.  Güneş her gün doğar ama senin için güneş, sen gördüğünde doğmuş olur.

27 Ekim 2022 Perşembe

İkilem

Ne doğmayı, ne ölmeyi ben istiyorum. 

Doğmayı istememiş olsan da şöyle yapsaydım/yaparsam daha çok yaşardım/yaşarım diyebilmek; istekler, olanaklar ve belki de dilin bir aldatmacası.

Hadi diyelim ki bir zaman geldi ve cinsiyetim doğmadan belirlendi ama ben tarafından değil. Sonrasında da hadi ki ben değiştirmiş olayım, ne fark eder?

Savaş çıksa, salgın olsa, kıtlık gelse ve yaşamım kısalsa nasıl uzatabilirim?

Yaşamayı istediğim yüzyıl benimle mi ilgili? Yaşadığım dönemin gereklilikleri, mecburiyetleri beni kim yapar?

Hadi de ki evleneceğim yaşı, kişiyi, seçtiğim kişiden olacak çocuğu ben seçiyorum. Gerçekten öyle mi? Ya başka bir kıtada doğsaydım ya başka bir cinsiyette... Yine aynı şeyi söyleyebilir miyim?

İçinde doğduğum inanç, kültür... Peki ya bunlara ne demeli? Ya mağara devrinde doğsaydım ya Nuh tufanından biraz önce? Ya okumayı bilmeseydim, hadi okumayı geçtim bir köle olarak doğsaydım ne olacaktı? Yine de düşünebilecek miydim sadece yaşama güdüsüyle boynunda bir zincir, her emre boyun eğmiş bir hayvandan farkım kalmamışken...

Niye bugün? Neden bu ülke, bu ten, bu dil, bu cinsiyet, evlilik, bekarlık, çocukluluk, çocuksuzluk, fakirlik, zenginlik, hastalık, sağlık...Hangi biri benim seçimim ki?

Gücün yetiyorsa nefes alma. Gücün yetiyorsa son bir nefes almaya çalış yaşamını uzat. Gücün yetiyorsa hasta et kendi. Gücün yetiyorsa iyileştir.

Bir örnek, başka bir örneği bulandırıyor sadece. İkilem de tam da burada. Yapabildiğini zannettiğin bir şey ile diğer birini de yaparım sanıyorsun. Fakat nasıl ki son nefesinde bir nefes daha alamıyorsun, nasıl ki doğumun elinde değil, diğerlerinde de güç sen de olabilir mi?

Peki ya dua nedir? 

'De ki; duanız olmasa Rabbim size niye değer versin?'* 

Dua ile nereye kadar gidebilirim, ne isteyebilirim? Korunma mı, ikileme düşmemeyi mi, yanlış anlamadan, gözümün önü kapanmadan, zansız, bilgece yaşamayı mı? Bu ikilem cahillikten mi, yarım bilgiden mi? İkilem gücünü göstereceğin tek yer mi?



*Furkan süresi 77.ayet