28 Ağustos 2011 Pazar

Yaşadım mı, Sandım mı?

Ne kadar gerçekti yaşananlar,
Hissettiklerim, mutluluklar, acılar.
Öylesine derin, öylesine tutkulu, öylesine yoğun.
Pek emin değilim, ne zaman kayboldular.
Bakıyorum dört bir yana,
Soruyorum eşe dosta.
Arasam da bulamıyorum.
Ne çok seviyorlar saklambacı.
Yine mi oyuna daldılar yoksa?
Bulmak zorlaşıyor hava karardıkça.
Gölgeler var sanki gördüğüm,
Belki bir ağaç arkası ya da yolun kenarında.
Siz misiniz onlar, sadece bir aldanmaca mı yoksa?
Gece iyice bastı artık.
Gözlerim seçemiyor, duyularım yalancı.
Aklım karmakarışık.
Bilemiyorum şimdi, bana artık ne kaldı?

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Nafile Sızlanışlar

Bütün problem, kendini kabullenememek. Barışamamak çiğ halinle, reddetmek bir üvey evlat gibi. Sevememek gerçekleri. Bundandır hiç bitmemesi suçlamaların, acı çekmelerin, vicdan azapların. Bundandır kendin ile tüm kavgaların. Uzaklaştırırsın kendinden acımasızca benliğini. Yabancıya dönüştürürsün zamanla onu. Tanınmaz hale gelir artık gördüğün gölge. Sevgiye aç, yapayalnız, biçare, zavallı. Bekler durur beyaz atlı efsaneyi. Sense, kızdıkça daha çok divaneye, öfkeni kusarsın zalimce dozajı arttırarak her seferinde. Mutsuzluğun, hüznün bulaşır ona. Gel gitler yaşanır artık bundan sonra. Salgın bir hastalıktır şimdi aranızdakiler. İyileşmesi zor, toparlanması zamansız. Ne hınçla akan gözyaşları, ne de karanlık dalışlarda kaybolduğun zehirli düşünceler düzeltebilir bu illeti. Sen iteledikçe ötekini, o çarpar suratına bir tokat gibi. Göbek bağını koparamazsın, ne kadar zorlasan da. Ne amansız bir savaştır bu, nasıl delice. Kayboluşlar, yakarışlar, haykırışlar. Bir gören sen, bir duyan sen. Azap, azap üstüne. Sebebini kestiremediğin bunalımlar, uzayıp giden boğuşmalar, durmak bilmez işkenceler. Suçlayışlar dermen olmaz sana. Savaşı kazanmanın yolunu bulmak gerekli. Çok iyi tanımalısın düşman bellediğini. Zayıflıklarını, en iyi yönlerini, hatalarını, zaaflarını... Göreceksin ki baş edebilmek, öğrendikçe göğüs germek, kazanmak zaferi ancak bu şekilde geçerli. Savaşı kaybetmemeye mahkumsun sen. Sızlanmaların nafile. İstediğin kadar mühlet sana, bu çukurda debelenmek için. İstediğin kadar oyalan, istediğin kadar bat çamura. Yanılma! Pes etmek gibi bir hakkın yok senin. Tek lüksün, acıyabildiğin kadar acımak kendine. Lüksün saltanatı da biter ta ki sen kazanmaya karar verdiğinde.

Dost Dediğime!