13 Nisan 2011 Çarşamba

Zaman Denilen Şey

İnsanoğlu sıkıştırdıkça, kaçar ellerinden zaman. Hava misali sığmaz avuçlara. Sabırsızlığımız bunaltır, serseri ruhların özgürlükleri için çırpındığı gibi. Anlayamayız henüz ham olduğunu. Bilemeyiz, göremeyiz büyümesi gerektiğini. Ergenliğin, bir çocuğu erişkine dönüştürürken yaşattığı ikilem benzeri, yükleriz biz de henüz çocukken ona ağır bedelleri. Halbuki uçsuz bucaksızdır zaman. Ne kalıp dinler, ne de mekan. Biz sıkıştığımız için bu bedene, kavrayamayız onun şekilsizliğini. Biz bir ömre mahkumken, düşünemeyiz ne ömürler tükettiğini. Sahip olduğumuz küçücük anımızda, isteriz ki çabucak gelsin isteklerimiz, adalet tecelli bulsun gözlerimizde, değişimi fark edelim bir an önce. Oysa enginliği göz kamaştırırken, tek yapabildiğimiz kapamaktır gözlerimizi. Minicik zihnimize doldurabildiklerimizle avunurken, algılamak güçtür zamanın içine alabildiklerini. Sıkıştırılmış bilgilerle bakarken kendi zamanımızdan geriye, anca görebiliriz olması gerekenler için ne kadar mühlet gerektiğini. Çaresizlik çarparken yüzümüze, zavallıca telaşlarımızın gülünçlüğüne güleriz o an. Sanki her şey elimizdeymişçesine böbürlenirken, zamanın kuklası olduğumuzu fark etmek yaralar yüreğimizi. Hastayken gecenin ilerlemediğini zannetmek gibi göreceli olması zamanın, nasıl dalga geçildiğinin bizle en güzel göstergesi. Didinirken isteklerin için, tahammül edemezken uçarcasına, sonunda hiç ummadık bir anda kavuşurken şaşırtır, sürgün gibi geçen yılların nasıl da göz açıp kapayıncaya kadar maziye dönüşmesi. Elde ettiklerine sevinmen gerekirken, sen üzülürsün oysa, verilmesi gereken bedeli ödediğine. Kaybın sanırsın gençliğini, neşeni, güzelliğini daha nicelerini verdiğine. Dersin, zaman seninle nasıl da güldü eğlendi. Bırakmalı oysa her şeyi oluruna, hiçbir şeyin karşılıksız olduğunu unutmamacasına. Gelmesi gereken gelecekken, olması gereken olacakken zaman çizgisini büküp kısaltmya çalışmak neden? Küçücük bir toz zerresiyken dağı kaldırmaya uğraşmak da ne? Kabullenememek, hep itiraz etmek yaradılışla geldi belki. Fakat bükemeyeceğin eli öpmek ne acizlik, ne yenilgi. Akıllı olursan eğer, o güçlü el senin en büyük yandaşındır o zaman. Uzaktan bakarsan, izlersen nasıl serpildiğini, bilirsin hangi tepkinin ne zaman geleceğini. İzin ver hırçınlığı geçene kadar, sık dişini. Bekle olgunlaşmasını güldürmesi için yüzünü. O an yap kurduğun hamlelerini, vakit nihayet geldi.

Hiç yorum yok: