24 Ocak 2014 Cuma

Yasak Bölge - Tanışma - Bölüm 7

Komutan Solon,

'Efendim! Baş gezegen  Edosa'ya giriş izni verildi', dedi.

Ka'ma'nın babası ile yüzleşmesine dakikalar kalmıştı. Ela'ya dönerek,

'Seni güvenli bir yerde saklamak zorundayım. Yanımda olman çok tehlikeli olur. Toron'un casusları beni izleyecektir', dedi.

Ela sesini çıkarmadı. Denilenleri yapmaktan başka bir çaresi olmadığını biliyordu. Birkaç dakika içinde Edosa'ya indiklerinde Ka'ma, Ela'yı bir kez daha uyardı.

'Sakın gözlerini yerden ayırma!'

İkisi birlikte, sadece Prense ait özel bir geçitten yol alarak ilerlediler. Ela, uyarıyı o kadar ciddiye almıştı ki önünde bir direk olsa ona çarpabilirdi. Zeminin parlaklığı gözlerini kamaştırarak, kısmasına neden oluyordu. Bir kaç dakika içinde gözleri sulanmaya başlayınca kalp atışları hızlanıp panikledi. Ka'ma, gözyaşının sadece insanlara has olduğunu ve ne olursa olsun kendisini kontrol etmesi gerektiğini söylemişti. Ka'ma'nın, gözlerini yerden ayırmaması gerektiği konusundaki ısrarını şimdi anlayabiliyordu. Önünde birleştirdiği ellerini sıkmaya başladı bir faydası olacakmış gibi. Başını hafifçe sağa, sola çevirince yalnız olduklarını fark etti.

'Yalnızsak neden benim bu kadar gerilmeme sebep oldu?' diye düşünerek Ka'ma'ya sinirlendi Ela. Tam başını kaldıracakken gizlice izlenebilecekleri fikri geldi aklına ve bu düşünceyle yeniden gerildi. Eğer gözlerinin yaşarması biraz daha devam ederse, düşmelerine engel olamamaktan korkuyordu. Gözlerini kırpıştırdı, kocaman bir şekilde açtı, elinden ne geliyorsa yaptı ama nafile. Bir türlü engel olamadı. Daha fazla dayanamayıp yavaşça elini kaldırarak göz yaşını sildi. Her an yakalanacakmış gibi tetikte beklerken mekanın değişmiş olduğunu anca fark edebildi. Bir kız, sevinç çığlıkları atarak Ka'ma'ya sarılıyordu. Kız,

'Bu sefer babamı çıldırtmayı kesin olarak başardın', diyordu Ka'ma'nın boynuna dolanmış bir şekilde. 'Fakat ben senin iyi olduğundan adım kadar emindim. Söyle bakalım, bu sefer başını nasıl bir şey için belaya soktun?'

Ka'ma, kendisine yapışmış durumdaki kızı yavaşça kendinden uzaklaştırıp, sevgi dolu bir gülümsemeyle yüzüne baktı ve

'Yalnızca sana emanet edebileceğim bir şey için', dedi.

Cevap oldukça çekici geldi kıza. Kendisine duyulan güvenin verdiği gurur ve şımarıklıkla,

'Neymiş bu kadar önemli olan şey acaba?' diyerek odanın içinde edalı bir şekilde gezindi.

Ka'ma,  Ela'ya göz atıp onu ima ettikten sonra tekrar kıza baktı. Kız o an varlığını bile önemsemediği Ela'ya afallamış bir şekilde gözlerini dikti. Ela'nın yanına yaklaşarak bir uydu gibi döndü etrafında. Sonra manasız bakışlarla Ka'ma'dan bir açıklama gelmesini bekledi. Ka'ma, kızın şaşkın halinden oldukça keyif almış gözüküyordu. Bu kadar eğlenceyi kafi bularak,

'Benim biricik Di'nam, senden bu kızı bir süreliğine himayen altına almanı istiyorum', dedi.

Dina, bir kaç saniye sessiz ve ifadesiz bir şekilde Ka'ma'nın karşısında kalakaldı. Duyduklarını idrak edememiş gibi bir hali vardı. Koca bir ordu kendisini korumak için seferberken o bir kızı mı koruyacaktı? Ka'ma'nın sahip olduğu tek kız kardeşini küçük düşürmeyeceğini çok iyi biliyordu. Konu gerçekten ciddi olmalıydı. Kız kardeşinin sarsıldığını anlayan Ka'ma,

'Di'nam, bu kız bir Dünyalı ve onu kimseler bulmadan geri götürmem gerekiyor', diyerek başından geçenleri ayrıntısıyla anlattı.

O sırada hikayeyi Ka'ma'dan dinleyen Ela, sadece bir kaç saat içinde hayatının nasıl büyük bir hızla değiştiğini iyice özümsemiş oldu. Bir uzaylıyla tanışmış, onu ölümden kurtarmış ve kendisi ölümden dönmüştü. Tüm bu ölüm kalımlar arasında allak bullaktı. Olanları düşünürken, dışarıya baktığı camdan silik bir şekilde yansıyan görüntüsü ise kendisine evini hatırlatacak hiç bir izin kalmadığına en güzel örnekti.

'Galaktik hızla yol alıyoruz', demişti Ka'ma ilerledikleri hızı anlatırken. Galaktik hızla yeni bir yaşama itilmişti Ela. Üzgün olmak için yeterince sebebi vardı. Di'na'nın Ka'ma'ya bağırmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Di'na,

'Neden onu ölmesi için bırakmadın?' diye haykırıyordu. Öfkesi korkunçtu. Ka'ma için duyduğu endişe, nefrete dönüşerek Ela'ya doğru yönelmişti.

'O olmasa ölmüş olacaktım', dedi buz gibi bir sesle Ka'ma. Bu cevap, bir tokat gibi yüzünde patlayarak Di'na'yı kendine getirdi. Bir müddet bekleyip sakinleştikten sonra,

'Kızı bana getirmekle çok doğru düşünmüşsün. Baş nedimeye, onu yakınlarımda tutacak bir görev vermesini sağlarım. Benim yanımdayken onun için endişelenmene gerek kalmayacak,'dedi

Ka'ma bu cevap üzerine oldukça rahatladı. Kardeşine güveneceğini biliyordu. Kraliçe ile arasındaki gerginlik asla ikisinin arasına girmemişti. Di'na doğduğunda, küçücük parmaklarıyla Ka'ma'nın elini tuttuğu andan itibaren Ka'ma'nın gönlüne yerleşmişti. Di'na,

'İsmi ne?' diye sorduğunda Ka'ma, Ela'ya bu soruyu hiç sormadığını fark etti. Bunu anlayan Di'na gülümsedi ve,

'Tam da senden beklenecek bir durum. Koca bir kaosu bu kız için göze alıyorsun ve daha ismini bile bilmiyorsun', dedi kafasını sallayarak. Ne diyeceğini bilemeyen Ka'ma cevabı merakla bekleyerek Ela'ya baktı.

'Adım Ela. Korkarım artık ona da sahip olamayacağım, öyle değil mi?' derken üzgün olduğu her halinden belliydi.

'Üzülmene çok da gerek yok. Küçük bir değişiklikle bunu halledebiliriz. Adın artık E'laa. Bunu da hallettiğimize göre sen artık gidebilirsin Ka'ma. Annem, babamın yanında. Neler olacağını söylememe gerek yok sanırım. Oyalanman senin aleyhine olacaktır', diyerek bilmiş bir tavırla Ka'ma'yı uyardı.

'Evet, gitmeliyim. Fakat korkmana gerek yok bunu biliyor olman lazım', diye cevap verirken tek gözünü bir sorun olmadığına inandırmak için kırptı Ka'ma. Sonra Ela'ya dönerek,

'Endişelenmemizi gerektiren bir durum kalmadı. Burada güvendesin. Di'na ne söylerse onu yap. Buraya sık sık geldiğim için kimse herhangi bir şeyden şüphelenmeyecektir. Şimdi gitmeliyim', dedi ve odadan çıktı.


Hiç yorum yok: