31 Ocak 2014 Cuma

Yasak Bölge - Tanışma - Bölüm 8

Ka'ma'nın odadan çıkmasıyla Di'na, Ela üzerindeki hakimiyetini kurmaya başladı.

'Ne Galaksi, ne de senin Dünyan umurumda değil. Fakat Ka'ma'nın zarar görmesine izin veremem. Bu yüzden dediklerimi harfi harfine yapacak ve asla sorgulamayacaksın. Eğer bunu başarabilirsen korkmamızı gerektiren bir şey olmaz. Anlamasan da bana güvenmelisin.'

Ela, Di'na'dan hoşlanmamıştı. Fakat Ka'ma kendisini sadece kardeşine emanet etmişti. Bu yüzden onu anladığını belirtir bir şekilde başını salladı. Onaylandığını anlayan Di'na devam etti.

'Ka'ma yanıma her gelişinde sizlerden bahseder. Irkınız hakkında oldukça geniş bir bilgiye sahibim. Korkma! Nelere dayanıp dayanamayacağını biliyorum. Şimdi kısa bir süreliğine buradan ayrılacağım. Ben gelene kadar biraz dinlenebilirsin. Ben yokken kimse odaya girmeye cesaret edemez,' dedi ve odadan çıktı. Di'na giderken muhafızlarını da yanına aldı.

Di'na'nın kendinden emin tavırları Ela'yı etkilemişti. Duruşu, hareketleri ve sesindeki tını karşısındakini kolaylıkla etkisi altına alıyordu. Ne istediğini bilen birisinin keskin ve tutkulu bakışlarına sahipti. Bu bakışlar, Ela'nın Di'na'ya kendini teslim etmesini daha da kolaylaştırdı.
Di'na, söylediği gibi çok geçmeden geri döndü. Etrafına kısaca bir göz attıktan sonra Ela'ya,

Tabakta duran yiyeceklerden birkaç tanesini cebine doldur ve hemen balkona çıkıp aşağıya inmeye çalış,' dedi. Ela'nın şaşkınlığına aldırmayan Di'na sinirlenerek, 'Sana çabuk olmanı söyledim,' diye Ela'yı azarladı.

Sorgulamaktan vaz geçen Ela denilenleri yaparak balkona çıktı. Balkondan manzara oldukça göz alıcıydı. Bahçe devasa şekilde büyüktü. Duvarlara ve kolonlara güçlü, sarmaşığa benzer bitkiler sarılmıştı. Ela, onların yardımıyla kolayca aşağıya ineceğini düşündü. Tam bitkilere tutunmuştu ki içeriden bir bağırtı koptu. Ne olduğunu anlayamayan Ela, bakmak için geri dönerken etrafı muhafızlar tarafından kuşatıldı. Muhafızlar, Ela'yı içeriye sürüklerken, telaş içindeki Baş Nedime de yetişti. Ela başta olmak üzere herkes neye uğradığını şaşırmıştı. Di'na tehditkâr bir biçimde Baş Nedimeye baktı ve,

'Bu ne cüret! Benim odama böyle sefil bir yaratık nasıl girebilir?' diyerek adeta kükredi.

Durum o kadar olağan dışıydı ki, kimse bir anlam veremiyordu. Baş Nedime şaşkınlığından sadece,

'Bu imkansız!' diyebildi.

Verdiği cevap, Di'na'nın, kanları donduracak bir kahkaha atmasına neden oldu.

'Demek imkansız! İmkansız dediğin şey tam karşında duruyor.'

'Efendim ben...ben gerçekten...' Di'na, Baş Nedime'nin sözünü bitirmesine izin vermedi.

'Çabuk Muhafızların Komutanını huzuruma getirin' diye emretti. Bir, iki dakikaya Muhafızların Komutanı Prensesin huzurunda eğiliyordu.

'Demek beni böyle koruyorsunuz Komutan? Her aptal elini kolunu sallayarak odama girebiliyor, öyle mi?'

Di'na sorumluları olabildiği kadar ezip, savunmaya fırsat bırakmayacak kadar hızlı hareket ederek, yargısız infazla işlerini bitirmeyi planlıyordu.

'Kimmiş bu kız?' diye Nedime'ye sordu. Baş Nedime, bilgi almak için gönderdiği yardımcısından, kızın yeni gelen kafileden olduğunu öğrendi. Durum çok hızlı geliştiği için detaylarla ilgilenemeyen Baş Nedime, o an bu bilgiyle yetinmek zorunda kaldı.

'Dua et Komutan! Dua et ki şapşal bir hizmetçi nereye gireceğini bilememiş. Sadece bu seferlik merhamet göstereceğim. Bütün muhafızlarınla birlikte, tabi rütben indirilerek, devir teslim işlemlerine başla. Kızı da karanlık odaya hapsedin. Bir hafta boyunca yemek verilmeyecek. Yaşaması için günde tek sefer sıvı verin yeter. Şimdi gidebilirsin.'

Komutan, Prenses tarafından hayatının bağışlanmasına minnet duyarak, yanında Ela ile birlikte ayrıldı. Di'na korku içinde bekleyen Baş Nedime'ye ise,

'Bir hafta sonra kızı, bizzat kendin benim için eğitmeye başlayacaksın' dedi.

Emir üzerine Baş Nedime buz kesti. Bu ceza son derece onur kırıcıydı. Hizmetçilerin seçimine Kraliçe bile karışmazdı. Bu sadece onun yükümlülüğündeydi. Fakat bu cezaya itiraz edemezdi. Uğradığı hakarete katlanmak zorundaydı. Rengi atmış bir şekilde Prensese saygılarını sunup dışarı çıktı.

Dina, istediğine kavuşmanın verdiği zevkle yiyeceklerden birini alıp keyifle ısırdı. Planı iyi işlemişti. Verdiği cezalar yüzünden kimse olayların detayına inme cesaretini göstermeyecekti. Ayrıca Ela'yı karanlık odaya saklayarak, onu Toron'un casuslarından gerektiği kadar korumuş olacaktı. Yeni geldiği anlaşılmayacak ve dikkatleri çekmeyecekti. Baş Nedime'nin cezası sayesinde de Ela'yı yakınında tutmayı başarmış olacaktı. Artık önemli olan tek şey, bu oyunu annesini inandırabilmekti.

..................

Majesteleri U'maa ile Ka'ma hakkında görüşen Kraliçe Numira, tavrını sert bir şekilde ortaya koymaktan çekinmemişti. İkili arasında yaşanan bu gerginliğin esas sebebi Prens'in evlilik meselesiydi. Kraliçe, Prens'in dizginlenemez davranışlarını evlilikle yavaşlatabileceğini umuyordu. Majesteleri de Kraliçe ile aynı fikirdeydi. Yine de erken bir evliliğin getireceği sorunlardan endişe duyuyordu. Ayrıca Ka'ma tavırlarını evlilikle bile düzeltecek bir tip değildi. Bu yüzden sorunlar iki kat zorlaşmış olacaktı. Tartışmayı uzatmanın bir anlamı olmadığını anlayan Kraliçe, durumu kendi yöntemleriyle çözebileceğini düşünerek oradan ayrıldı.

Nihayet babasıyla görüşen Ka'ma kızgın bir şekilde soluğu Kraliçe'nin yanında aldı. Sımsıkı yaptığı yumrukları, kendini sakinleştirmek için ne kadar zorlandığının bir göstergesiydi. Tek dizinin üstünde, başı eğik bir şekilde Kraliçe'ye saygılarını sunarken, öfkesine yenik düşmemek için direniyordu. Kraliçe mağrur bir şekilde ağır adımlarla Ka'ma'ya yaklaştı ve kalkmasına izin verdi. Göz göze geldiklerinde Ka'ma'nın düşmanlığını açık bir şekilde gören Kraliçe, ondan korkmadığını belirtircesine bakışlarını kaçırmadı. 

'Sizi böylesine sinirlendiren nedir Prensim?' derken sözlerindeki alaycılık Ka'ma'nın sabrını zorlayan son şey oldu.

'Nasıl olur da beni Dünya'nın koruyuculuğundan azlettirirsiniz?'

Kraliçe, Majestelerine Ka'ma'nın gerçek bir ceza almadan durulmayacağını ve bu cezanın da Ka'ma'yı o çok değer verdiği Dünya'sından ayırmak olduğunu belirtmişti. Bu soruyu bekleyen Kraliçe Numira,

'Yanlış bilmiyorsam benim böyle bir yetkim yok Prensim', dedi. Cevaba dayanamayan Ka'ma,

'Kraliçem, bu sefer çok ileriye gittiniz,' diyerek son sözünü söyledi ve çıkmak için müsaade istedi. Fakat çıkmak üzereyken Kraliçe,

'Hayır Prensim, henüz çok ileri gitmedim. Beni mecbur bırakmamanızı dilerim,' diyerek Ka'ma'nın dikkatini çekti.

Kraliçe asla boş konuşmazdı. Ka'ma bunu çok iyi biliyordu. Kendisini Dünya'dan koparmayı başardığına göre bu sözler daha da ötesi içindi. İyice gerilen Ka'ma yüzünü Kraliçe'ye döndüğünde beklediği alaylı bakışlar yerine, güce sahip olanlara has bir vakurluk gördü. Bu görüntü Ka'ma'yı daha da çaresiz bıraktı.

'Ne demek istiyorsunuz?'

Bir müddet sessizliğini koruyan Kraliçe,

'Evlilik hazırlıklarına başlanması için itiraz etmemenizi istiyorum,' dedi.

Ka'ma, Kraliçe'nin elinde her ne varsa gerçekten önemli olması gerektiğini düşündü. Kraliçe ilk kez, Ka'ma'ya kendisi direktif veriyor, üstelik ondan da buna karşı çıkmamasını istiyordu.

'Peki ya aksi durumda ne olur?' diyerek Ka'ma, Kraliçe'nin elindeki kozu görmek istedi.

Ka'ma'ya iyice yaklaşan Kraliçe, gözlerinin içine bakıp, oldukça kesin bir şekilde,

'Dünyalını bulur ve gerekeni yaparım', dedi.

Hiç yorum yok: