7 Şubat 2013 Perşembe

Bir Deli Rüzgar Esti!

'Beni benden kurtar Ya Rab!' dedi ergen.
'Beni benden kurtar artık ne olur. Dursun, sussun artık şu beynim. Yanmasın, kavrulmasın kalbim. Kurtar beni Ya Rab! Kurtar, duy sesimi!'.

Bıkmıştı ergen kız kendisi ile mücadele etmekten. Çıldırmış, tepe taklak olmuş duyguları ondan izinsiz, kontrolsüz bir biçimde gönüllerince dans ediyorlardı. Ne diline hakim olabiliyordu ergen, ne de hareketlerine. Yokuş aşağı giden freni patlamış bir araba gibi son hızla iniyor, önüne kim geçerse ezip gidiyordu. Bütün bunlar olurken olaylara dışarıdan bakan bir seyirciydi sadece. Görüyordu, biliyordu ama ne fayda. Hiçbir şeye engel olamıyordu. Bir tek şeyden emindi, tek bir şeyden. Bu deli arabanın elbet bir gün duracak olmasından adı kadar emindi. Emindi emin olmasına ama korkuyordu durduğu an da ne halde olacağından.

Bilmek ağır bir yüktü sadece omuzlarında. İnim inim inleten bir ızdıraptı. Neden bütün bu delirmişlik diye defalarca sordu kendine. Oysa farkındaydı, nedeni yoktu. Tezatlıklar ülkesinin zamanındaydı, tatminsizliklerin özgür olduğu ülkedeydi ve kendisi gibi daha bir çok insan. İçinde gereksiz yere ama gereksiz bir özenle yaşatabildiği nefreti, kini, öfkesi vardı bu diyarda. Ağzını açtığı an ejderhanın alevlerine dönüşüyordu sözcükleri. Acının hür olduğu memlekete sığınmak zorundaydı bir müddet. 

Bitmeyen müddet yormuştu ergeni. Sabretmek, nereye kadar! Tırnaklarını göğüs kafesine geçirip yırtarak kurtulmak istiyordu bu elbiseden. Bitsin istiyordu. Sadece bitsin. Yalvarıyordu her an onu şekilden şekle sokan Yaradanına. Çaresizliğin verdiği utanmazlıkla dileniyordu ondan merhametini.

'Beni benden kurtar artık ne olur!' diyordu her gün yeni bir umutla.

Hiç yorum yok: