7 Ocak 2016 Perşembe

Kafamın İçinde Bir Uğultu

Kendine yaptığın en büyük haksızlık nedir biliyor musun? Mükemmel olmayı, hep daha iyi olmayı istemek. Çatışma denilen karmaşık durum tam da burada başlar; başaramayacağın kadar ileri gitmek. Sonuç ise sürekli bir tatminsizliğin yanında aşağılanma duygusu.

Bize giydirilmiş olan 'gurur' kisvesini suçlayabiliriz hal böyle olunca. Suçlu bulmak ne kolay değil mi? Aramak için uğraşmadım bile. Peki terazinin diğer küfesinde kim oturuyor? Denge için gurur ile savaşan kim? Alçak gönüllülük mü? Utanma duygusu mu? Haddini bilmek mi? Tahminim; hepsi de gururun alt birimleri. Maskeyle gizlenmiş sahtekarlar!

İstemek! Bu kodlama, tüm hücrelerimizde mevcutken nasıl duralım? Bize ne engel olabilir? Henüz bu sorunun cevabını bilmiyorum. Bilmek mi yoksa? Bilgi! Haddini bilmek de bu kategoriye mi giriyor?

Bükemediğin bileği öpeceksin! Öpeceksin de bu seni tatmin edecek mi? Hayır! Sadece yalandan bir geri çekiliş, o kadar. Ta ki yeninceye dek. Kırbaçlanan dürtüler, acı içinde çığlık atarken; sesi kulağını tırmalarken, duymamak için ellerinle kulağını kapatsan ne fayda? Bu sefer ki soru, dinlediğimiz acı mı yoksa kibir mi? Hırs? Ne çok his var , ne çok; küfenin diğer tarafıyla uğraşan.

Peki tahtına kurulmuş bu gizli hükümdar kim? İçimdeki ben, neden onu seçemiyor? Görmek için ne yapmalıyım ya da buna gerek var mı? Bırakayım da herkes kendi işini mi yapsın? Bu arada benim işim ne? Peki ben ne olacağım? Bu kadar enkazın içinden ne olarak çıkacağım?

Taraf tutmaya hakkım var mı? Küfeyi yönlendirecek bir güce sahip miyim? İhtiraslarım beni eritirken ya da ben erittiğini düşünürken bu düşüncede haksız mıyım? Nankörlük mü bu yaptığım? Onlarsız bu kadar ilerleyebilir miydim?

İlerlemek! Nereye kadar? Bir insan nereye kadar ilerleyebilir? Bunun için kaç ömür gerekli? Binlerce yıl! Binlerce yıldır ilerliyoruz... Ne için, ne uğruna, neden? Cevapların sonuna gitsek bile-sonuna- son yok! Sonu olmayan sorular, sonu olmayan cevaplar varken ilerlemek! Neyi görmek için? Durmak! Duramazsın; böyle bir genin yok. Son nefesinde bile son nefes için mücadele ederken ciğerlerin, sen ciğerlerine aksi bir emir veremezsin.

Ne oldu bu kadar sorudan sonra? Soru neydi? Mükemmellik, hep daha iyi olmak, haksızlık, gurur...

Tüm bunların sebebi sevilmeyi istemek olabilir mi? Ey Hükümdar! Senin adın 'Sevgi' mi? Sevgisizlik olabilir mi gerçekten bu kadar istek? Gerçek sevgi, sadece arzusunu çektiğin muhataptan. Tüm o 'oldum, yaptım, başardım' demeler, göze girmek istemeler...

Ah zavallı insan! Zavallı insanoğlu! Gelip geçici sevgilerin kucağına mı atmak istiyoruz kendimizi? Hiçbir şey daim değilken, sanrılarla avunmak...Bulamamak, görememek, bilememek...Sevgi! Cevap bu kadar basit olabilir mi?


Hiç yorum yok: