15 Kasım 2011 Salı

Dilenci

Açlıktan mıydı bu halsizlik, yokluktan mıydı yorgunluk, bilemiyordu sebebini dilenci. İhtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu elindekiler. Sahip olduklarıyla yetinemiyordu bir türlü. Baktıkça başkalarına yakasını bırakmıyordu kıskançlık. İnkar etmesi faydasızdı, direnmesi beyhude. Canını yakıyordu işte, esiriydi bu hislere. Böylesine biçare olmak hınçtı onun için, kızgınlıktı, öfkeydi. Özgür olabilmek için neler vermezdi ama sahip olduğu neyi vardı ki! Bıçak gibi saplanıyordu, şahit olduğu her paylaşım. Nasibini alamadığı, yakınındayken uzanamadığı, isteyip de kavuşamadığı. Onuru nasıl da ayaklar altındaydı, dilendiğini bir tek kendi bilsede. Anlamalarından ölesiye korkuyordu üstelik. Gururu önemliydi hala, bedeline dayanabiliyordu şimdilik. Kibrinin tahammülü yoktu aralarındaki ilişkiyi sonlandırmaya. Bırakmaya niyetli değildi, dirayetli çıkmıştı oldukça. Oysa biliyordu ki dilenci ne gurur, ne kibir sırtından bıçaklayamayacağı kadar önemli değildi, sonunda pes edeceği hale geleceği muhtaçlıkları karşısında!

Hiç yorum yok: