18 Şubat 2021 Perşembe

SIR

 Lavaboyu temizlerken, zihninin derinliklerinde şekerleme yapan çılgını sordu ona,

'Neden düzenli temizlik yapmazsın ki! Her zaman tertemiz olacakken kirli halini görmeye bayılıyor gibisin.'

'Sanki huyumu bilmiyorsun. Her seferinde plan yapsam da uygulayamıyorum işte. İçimden gelmiyor. Sonra nedenini bilmediğim ani bir dürtü, hiç olmadık bir zamanda olsa bile beni ertelediğim o işi yapmaya zorluyor. Hem de neredeyse ışık hızında olup bitiyor bu istek. O an yaptım yaptım. Yoksa araya girecek kısacık bir an ile -bir nefes bile olsa- geri gidiyor o kuvvetli his', diye cevap verdi Çılgını'na.

'Garip ama nedenini şu an hissettim galiba', dedi Çılgını. ' Sen temizliğin gerçek zevkini almak için yeterince kirlenmeyi bekliyorsun'.

'Ne!?' diye afalladı Çılgınının bu çıkarımına.

'Evet, evet kesinikle şu an düşününce oturuyor bazı şeyler aslında. Neden deli bir at gibi koştururken, yaptığın işe sanki hiç vazgeçmeyecek bir aşkla sarılırken, bir anda tembel bir kaplumbağaya dönüşüp bir daha eline hiç almayacakmışsın gibi davrandığını anlar gibiyim. Sen her işte aşkı ve tutkuyu dibine kadar hissetmek istiyorsun'.

Dudaklarında zorla tuttuğu kıkırdamalar ani bir kahkaha çığlığına büründü Çılgınının bu son yorumu karşısında. Nefesi kesilene kadar güldü, gözünden yaş gelene kadar güldü. Kendisiyle alay edilen Çılgın bu durumu hazmedemeyerek,

'Kafasızsın sen zaten. Anlamamana şaşırmadım. Ben de olmasam ne işe yararsın sen. Budala!' diye hıncını ondan çıkartmaya çalıştıysa da devam eden tepki karşısında başarılı olamadı. Baktı ki olmayacak, sakin bir şekilde,

'Bak! Buraya nereden geldiysek oraya gidelim madem. Sen neden düzenli aralıklarla daha doğrusu daha kısa aralıklarla temizlik yapmıyorsun? Neden artık iş zıvanadan çıkmak üzereyken hatta belki çıkmışken işe koyuluyorsun? Sen, hep tembel olduğunu düşündün şimdiye kadar. Eğer bir misafir gelecek olup da seni harekete geçirmeyecekse, kendini mecbur hissettiğin tek durum, artık ona katlanamayacak bir hale gelmen oldu. Yine düşün! Temizlik yaptıktan sonra ne kadar mutlu olduğunu bir düşün. Duyduğun o haz nasıl da seni arınmışlık hissine sokuyor, seni nasıl rahatlatıyor. Kirlenmeyen biri temiz olmanın verdiği hissi nasıl bilecek! Tıpkı, tok olanın aç olmayı, zengin olanın fakir olmayı, bilgisiz olanın bilgili olmayı, merhametsiz olanın merhametli olmayı -daha birçok örnekle sıralayabileceğimiz gibi- bilemeyeceği ya da bildiğini zannettiği gibi. Ne kadar açsan yediğin her şey o kadar lezzetlidir. Sürekli yersen aç kalmazsın. Aç kalmayınca, yediğin her şey sıradanlaşır, önemini yitirir, hazzı kaybolur, kıymeti kalmaz. Bir süre sonra da değerli olan, senin hayatta kalmanı sağlayan o yiyeceğe karşı kibirli olmaya başlarsın. Sanki o sana muhtaç ve sen ona lütfediyor olursun. Neye sahipsen ve sahip olduğun o şey hayatında hep yanındaysa sonuç aynı olur. Sen ise bu sonuca ulaşmamak için araya mesafe koyuyor, kendi kendine bir özlem doğuruyor, onun öneminin kaybolmamasını sağlıyorsun. Amacın bir şeyi tamamlamaktan ziyade onu olabildiğince uzun ve bu duygular ışığında yaşayabilmek. Bütün konularda yaptığın tamı tamına bu. Öğrenmeye çalıştığın dili senelerdir öğreniyorsun ve hala konuşacak duruma gelmedin. Konuşmaya başladığın an o dil artık gizemini yitirecek ve senin olacak çünkü. Hala oturup da küçük bir öykü bile yazmadın. Yazdığında onun seni terk etmesinden korkuyorsun çünkü. Duygulara hükmettiğin an, onların gizemine sığınamayacaksın ve onlar basitleşmiş olacak. İstediğin o nakışı bitiremedin mesela. Bitirince yapmış olacaksın ve sorumluluklar başlayacak, artık özgür olamayacak, başkalarının isteklerinin esiri haline geleceksin. Beklentiler senin tutkularını, haz duygunu öldürecek. Düşün! Sen bir şeyi tam yapmak için hazırlandığında, tam da o anda o şeyi senden istediklerinde ne kadar sinirlendiğini hatırla. Halbuki sen kendin yapacakken gayet mutluluk verecek olan aynı iş, bir başkası tarafından istendiğinde nasıl da eziyet veriyor. Sen yarım kalmamışsın, bile isteye kendini yarım bırakmışsın ve sadece özgür olabilmek için yapmışsın bunu. Kimseye boyun eğmemek için, istekleri altında ezilmemek için'. 

Nefes nefese konuşan Çılgın o anda durdu birden. Birkaç nefes aldı ve neredeyse duyulmayan bir ses tonuyla,

'Hm, o kadar da Budala değilmişsin anlaşılan. Sadece kimseler bulamasın diye çok derinlere saklamışsın bu sırrı, ta ki kendin de bulamayana dek', diye cümlesini bitirirken uzun bir süre bu düşünceye dalıp sessizleşti. Tezini biraz daha mayalamak istiyordu.

'Budala mıyım, değil miyim bilmiyorum ama sen gerçek bir çılgınsın', dedi başını iki yana sakince sallayarak. Dudağını büküp, sol kaşını kaldırdı ve elindeki beze baktı bir an. Sonra derin bir nefes alarak lavaboyu temizlemeye devam etti.

Hiç yorum yok: